Kurumsal iletişimde şeffaflığın önemi ve şeffaflıkla hesap verilebilirliğin arasındaki temel farklar

İtibarı yönetmek ve korumak için, krizin etkilerini en aza indirmek için kurumsal şeffaflığın öneminin her geçen gün daha fazla arttığını uygulamalı olarak görüyoruz. Dolayısıyla kurumsal şeffaflığın en fazla önem kazandığı yerlerin başında, kriz yönetimini sayabiliriz.

Kriz yönetimi, kurumsal yapının içinde bulunulan ve yaşanan durumu açıkça kabul etmesini, doğru bilgiyi zamanında, eksiksiz ve bunu devamlı olarak paydaşlarına aktarmasını gerektirir. Bu iletişim yaklaşımı, yaşanan olayla ilgili olarak, olayın gidişatını etkileyecek yanlış bilgilerin yanlış kişiler tarafından dolaşıma sokulmasını engeller ve bilgisel boşlukların yarattığı risklerin içinde bulunulan sürecin tümünü olumsuz yönde etkilemesinin önüne geçerek kurumsal yapı hakkında kamuoyu önünde güven tesis ederek itibarının korunmasına yardımcı olur.

Kurumların içinde bulunduğu kriz durumlarında bu krizin varlığını gizlemeye çalışmaları ya da durumla ilgili bilgileri çarpıtmaları / çarpıtılmasına sessiz kalmaları, güven ve itibar kaybıyla sonuçlanacaktır.

Pek çok bağlamda marka iletişimini, marka bilinirliğini ve marka algısını iyileşirmekten konuştuğumuz şu günlerde, bir şirketin başına gelebilecek belki de en kötü şey, marka değerinin yanlış bir kriz yönetimi doğrultusunda zarar görmesidir.

Şeffaflık aynı zamanda aynı sektörde iş yapılan rakipler arasında bir rekabet avantajı sağlar. Procter & Gamble’ın Connect + Develop programı, açık inovasyon ve ortak geliştirme süreçlerine dayanan bir strateji.

Bu programın temel amacı basitçe yeni ürün ve teknolojilerin yaklaşık yarısının şirketin tedarikçilerinden gelmesini sağlamak. Bu sayede P&G yalnızca kendi araştırma ekibiyle değil dünyanın farklı yerlerinden alanında uzman binlerce kişinin kabiliyetlerinden yararlanmayı hedefliyor.

Şeffaflık konusunda dikkat çekici adımlar atan bir diğer şirket de IKEA.

2030 yılına kadar iklim pozitif bir şirket olma hedefiyle yayınladığı kapsamlı iklim ve sürdürülebilirlik raporları önemli ve dikkat çekici bir örnek. Bu raporların içeriğinde yer alan veriler, markanın dönüşümü yalnızca kendi ürünlerinde ve operasyonlarında değil tüm tedarikçilerini ve müşterilerini de kapsayan bir sorumlulukla hareket ettiğini gösteriyor.

Kurumsal bağlamda şeffaflık ve hesap verilebilirlik birbirini tamamlayan kavramlar olsa da, odaklarının farklı olduğunu gözden kaçırmamak önemli.

Şeffaflık tanım olarak, kurumun sürdürdükleri faaliyetlerini, kurumu yönetenlerin aldıkları kararlarını ve nihai olarak ortaya konan performansı paydaşlarına açık, net, anlaşılır ve zamanında sunmasıyken ana hedefi bilgi paylaşmaktır.

Hesap verebilirlik ise, şeffaflık politikaları kapsamında paylaşılan veri ve bilgilerin doğrultusunda kurumun halihazırda var olan ve yeni ortaya çıkan, yerine getirmesi beklenen sorumlulukları üstlenmesi ve eylemlerinden sorumlu olmayı kabul etmesidir.

Kısaca, şeffaflığı bilgiyi açıklama, hesap verilebilirliği de bu bilgilerin neticesinde ortaya çıkan durumların sorumluluğunun üstlenilmesi olarak özetleyebiliriz.

Benzer içerikler