Tasarım kültürü nedir ve tasarım kültürü neleri etkiler?

Tasarım artık yalnızca “bir ürün yaratma” amacı güden bir eylem değil, bir düşünme biçimi, kültürel mirasın aktarımı ve aktarımında önemli bir köprü…

Basitçe tasarım kültürü kavramından bahsettiğimizde, insanlık tarihi boyunca edinilen maddi ve manevi üretim süreçlerinin netincesinde ve toplumsal değerlerle iç içe geçerek biçimlenen bir pratik ve anlam bütününü ele alırız.

Bahsi geçen bu bütünler toplamı yalnızca estetik kaygılarla sınırlı kalmayıp sosyal ve ekonomik dalgalanmalardan, teknolojide meydana gelen atılım ve değişimlerden hatta küresel ölçekte yaşanan etkileşimlerle, bireylerin kendi iç dünyalarındaki yaratıcı tarafı somut bir şekil ile ifade etme isteğine kadar, farklı biçimlerde karşımıza çıkar ve etkisi sandığından daha geniş.

Geçmiştekinin aksine tasarım, artık yalnızca nihai hedefi bir ürün yaratmak olan bir eylem değil. Tasarım artık aynı zamanda bir düşünme biçimi ve kültürel birikimin taşınması ve aktarılmasında önemli bir köprü görevi görüyor. 

Yaygınlaşan ve çeşidi artan iletişim olanaklarının, değişen jenerasyonun ve daha cesur insanların belli başlı disiplin sınırlarını belirginsizleştirdiğini söylemek yanlış olmaz. Bu, tasarım dediğimiz kavramın multidisipliner bir karakter kazanmasını ve tasarım kültürü olarak tanımlanan kavramın yeniden şekillenmesi esnasında, işin farklı katmanlarını etkileyen farklı faktörlerin devreye girdiğini de göstermesi açısından önemli.

Tasarım’ın ortaya çıkışı ve günümüzde tasarımın durduğu yer

Sonu üretimde son bulan formuyla tasarım, insanlık tarihinin en eski dönemlerinden itibaren var ve o dönemde, bir ihtiyaç karşılama ve bir şeye anlam katmakla ilişkili. Mağaralardaki ilkel resimlerden bugünün seri ve hızlı şekilde üretilen yüksek teknolojik nesnelere uzanan tarih çizgisinde, dönemin içinden geçtiği sosyal ve ekonomik yapı, hatta toplumun dünyaya nasıl baktığı, tasarımı doğrudan etkiledi.

Bugünkü anlamda tasarım, yalnızca tek bir iş kolu ya da meslek tarafından sahip çıkılabilecek kadar yenilir yutulur bir kavram değil. Tasarım bugün işlev olarak mimariye, mühendisliğe, hatta sosyal ve fen bilimlerine dahi ucundan kıyısından da olsa değiyor. 

Birbiriyle pek alakalı görünmese de, tasarım kavramı sayesinde ortak noktalar yakalayan bu disiplinler, tasarımı belki de hem üretirken hem de tüketirken çoklu okumaya açık ve elverişli hale getiriyor.

Tüketime odaklı ve seri üretimle tasarım pratiği arasındaki ilişki, yalnızca ürünlerin nasıl göründüğünü değil nasıl tüketildiğinde de kendini gösteriyor. Bugünün postmodern tüketim toplumunda tasarım, bir ürünün kullanım değerinden çok sembolik anlamda bir değer üretme aracına dönüştü.

Bununla beraber, paylaşım ekonomisi ve döngüsel ekonomi gibi üzerinde daha fazla düşünmeye ve konuşmaya başladığımız kavramlar, tasarımın ne olduğunu yeniden tanımlamamıza neden oldu ve yaptığımız bu tanımlar, aynı zamanda yeni bakış açıları geliştirmemize, hatta daha yeni bakış açılarını bulmamızı zorunlu kıldı.

Dijital devrim tasarım kültürünü nasıl etkiledi?

Pek çok alanda olduğu gibi, dijital dünyada yaşanan öngörülemez ve devamlı olarak gerçekleşen teknolojik devrim, tasarım kültürünü oluşturan temel bileşenleri de güçlü bir şekilde değiştirdi.

Masaüstü bilgisayarlarda çalışan tasarım ve modelleme programlarıyla başlayan bu dönüşümü üç boyutu yazıcıların yaygınlaşması izledi. 

Çok yakın bir zamanda ise yapay zekanın kullanımının ucuzlaması ve bununla bağlantılı olarak yapay zeka araçlarının hemen hemen her sektörde dikey ve yatay biçimde genişlemesi, geleneksel anlamda tasarım yapmak için gerekli görülen deneyim ve becerinin gerçekten de gerekli olup olmadığının sorgulanmasını gibi tehlikeli düşünceleri de beraberinde getirmesi yönünden ilginç ve beklenmedik.

Küreselleşme, toplumu oluşturan bireylerin sahip olduğu yerel tasarım kültürüyle bir tür standartlaşma arasındaki çizgiyi de gitgide belirginsizleştiriyor. Her geçen gün daha fazla coğrafyada var olmaya başlayan çok uluslu şirketler bir yandan kendi evrensel bir tasarım dilini oluşturmaya çabalarken bunun karşısındaki bireysel olmak ve kolektif halinde hareket etmek davranışları devamlı olarak sınanıyor.

Markaların tasarımla ilişkisi

Kendi çalışma alanlarımından birisi olan ve bir gün içinde hakkında pek çok kez düşündüğüm üzere, kurumsal kimlik de bütünsel, çok yönlü ve kapsamlı bir tasarım ürünü. Kurumsal kimlikle marka sadakati yakalamak arasındaki doğrudan da bir ilişki var.

Daha önce bahsettiğim üzere Apple’ın oldukça minimalist olan tasarım felsefesi ile Merceders-Benz’in güven veren bir görünüme sahip ürünleri, markaların kurumsal kültürün tasarım diline nasıl dönüştüğünün uygulamalı örnekleri.

Bir ürünün zihindeki bir kıvılcımdan rafa konmasına kadar geçen sürede, ürünleri ortaya çıkaran tasarımcıların yaratıcılığı ile bu ürünlerin üstündeki logonun sahibinin ticari hedefleri arasındaki sürekli gerginlik, geleneksel yönetişim modelleri hakkında da yeniden düşünmemizin vaktinin geldiğini bize hatırlatıyor.

Tasarımın dönüşümü

Yapay zekanın, insanın tasarımdaki rolünü yeniden tanımlamak gibi ilk bakıldığında tehlikeli gibi görünen etkisi aynı zamanda kültürlerin birbiri ile olan etkileşimini de derinleştirme potansiyelini taşıması bakımından dikkat çekici.

Tasarım kültürünün geleceği, artık biraz da teknolojinin nasıl evrileceğine ve kültürlerin birbiri ile nasıl etkileşim kuracağına da bağlı. Bu süreçte mesleği tasarım yapmak olan ya da yalnızca bir şeyleri merak ettiği veya yatkınlık gösterdiği için bir şeyler tasarlayan insanlar, işin yalnızca tasarımın biçimsel boyutunu değil aynı zamanda içinde yaşadıkları sosyolojik, politik ve hatta ekolojik meseleleri de gözeterek ortaya koydukları son ürünleri şekillendirmek zorunda kalacak.

Benzer içerikler