Bugünlerde pazarlama kavramının ve eyleminin artık tek boyutta ilerlemediğini bilmek önemli. Pazarlama işiyle uğraşanlar, tüketiciler hakkında mümkün olan en fazla şeyi bilmeye çalışıyor ve onlardan elde edilecek her bilgi çok değerli.
Donanımın benzersiz kimlik numarası, uygulamayı kullanırken toplanan veriler, konum bilgileri ve donanım özellikleri gibi parametreler pazarlama stratejilerinde sıkça kullanılıyor.
Bunların içinde konum verisi, mobil pazarlamada özellikle önemli bir yerde durur ve kullanıcının coğrafi konumu, lokasyon bazlı reklamların ve kampanyaların kişiselleştirilmesini sağlar.
Ayrıca, mobil cihazların donanım ve yazılım bilgileri de pazarlamanın bir başka tarafında yol gösterici niteliktedir. Donanımın işlemcisi, RAM’ı, ekran çözünürlüğü gibi göreceli olarak kullanıcıyı doğrudan ilgilendirmeyen teknik özellikleri, uygulamaların ve uygulama içinde gösterilecek olan reklamların cihazla uyumluluğunu ve cihazda çalışırken performansını optimize etmek için kullanılır.
Bu verileri elde etmenin en doğru verimli kolay yolu artık kaynağından anlık olarak çekmekten geçiyor. Bu işin en basit yolu da kullanıcının mobil cihazına bir uygulama yerleştirmek gibi görünüyor.
Bugün bir mobil uygulamayı telefonunuza ya da tabletinizde kurduğunuzda, sizden donanımınızdaki bir başka alana erişmek istemesinin artık yalnızca işlevsel bir gereksinim olmadığı konusunda açık fikirli olmanız gerekli.
Uygulamalarla elde edilen verileri her isteyen her istediği şekilde kullanıp transfer edebilecek mi?
Kişisel verilerin sanıldığından daha değerli bir hale gelmesi, tüketicileri uygulama geliştirenlere bu verileri neden istediklerini ve nasıl kullanacaklarını sormaya itti ve bu konuya devletler kanun seviyesinde düzenlemelerle yaklaşmaya başladı.
Kullanıcı davranışlarından öyle anlaşılıyor ki, bir mobil uygulamayı kullanmak için o uygulamaya verilen erişim izinlerinin kapsamı, çoğu kullanıcı için belirsiz kalıyor ve kullanıcılar bir uygulamaya izin verdiğinde o uygulamanın hangi verileri topladığı ve bunları nasıl kullanacağına dair yeteri kadar bilgiye sahip olmuyor. Yalnızca telefonun flaş ışığını açarak onu el feneri gibi kullanmaya yarayan bir uygulamanın rehbere, arama kaydına, konuma hatta galeriye erişim sağlamayı neden ister ki?
Başta uygulama geliştiricilerinin kullanıcıların uygulamalarını kullanırken talep ettikleri uygulama izinlerini neden istediğini, hangi amaçla bunları topladığını ve nasıl kullanacağını konusunda şeffaflık beklendi.
Burada dikkat çekmesi gereken en önemli başlık, uygulamanın sahiplerinin elde ettikleri bu big datayı nasıl kullanacağına dair net olmamasıydı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde mobil verilerin nasıl toplanacağına ve hangi metodla işleneceğine dair federal bir yasa henüz olmamakla birlikte eyalet düzeyinde ve özel sektör bazında önemli düzenlemeler mevcut.
Çocukların Çevrimiçi Gizliliğini Koruma Yasası (COPPA), 13 yaş altındaki çocuklardan kişisel bilgi toplanmasını ebeveyn onayına bağlıyor, Kaliforniya Tüketici Gizliliği Yasası (CCPA), Kaliforniya eyaletinin sakinlerine kişisel verilerine dilediklerinde erişme, verileri silme ve verilerin işlenmesine izin vermekten vazgeçme gibi dikkat çekici haklar tanıyor.
ABD’de önerilen Amerikan Gizlilik Hakları Yasası tasarısı, veri minimizasyonu, hedefli reklamlardan vazgeçme hakkı ve kişisel verilere erişim, düzeltme, dışa aktarma veya silme gibi haklar getirmeyi hedefliyor.
Avrupa Birliği, mobil verilerin akıbeti konusunda ABD’den daha kapsamlı ve katı düzenlemelere sahip.
AB’nin Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) yürürlüğe girdi ve kişisel verilerin işlenmesinden önce ilgili kişiden açık rızanın alınmasını, veri sahiplerinin verilerine erişim sağlanması, verileri düzeltme imkanı sunulması, verilerin istendiğinde silinmesi ve verileri başka bir yere taşıyabilme haklarını garanti altına almayı hedefliyor.
