Akıllı saatler dost mu ajan mı?

Akıllı saatler, modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelerek kullanıcıların günlük aktivitelerini, sağlık durumlarını ve çevresel faktörleri izlemelerine olanak tanır. Peki bu cihazların topladığı veriler nereye gidiyor?

Akıllı saatler, modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldi ve bu cihazları kullanan kullanıcıların günlük yaşamdaki aktivitelerini, sağlık durumlarını ve içinde bulundukları çevresel faktörleri izleyerek geniş bir veri kümesi oluşturur.

Cihazların topladığı, depoladığı ve daha sonra işlenmek üzere sakladığı veriler arasında fiziksel aktivite kayıtları, biyometrik veriler ve çevresel veriler var. Bunları biraz daha çeşitlendirmek gerekirse eğer, fiziksel aktivite verileri arasında günlük adım sayısı, yakılan kalori miktarı, kat edilen mesafe ve aktivite süresi gibi bilgiler vardır. Bu veriler, kullanıcıların gün içinde ne kadar aktif olduklarını takip etmelerini ve belirledikleri sağlık ve fitness hedeflerine ulaşmalarında bir motivasyon yardımcısı olarak iş görebilir.

Biyometrik olanlar ise, kalp atış hızı, uyku düzeni, kan oksijen seviyesi ve stres seviyesi gibi önemli sağlık verilerinden oluşur. Kalp atış hızı, dinlenme, egzersiz uyku sırasında izlenerek kullanıcının genel kardiyovasküler sağlığı hakkında bilgi vermeleri bakımından umut verici.

Uyku düzeni verileri, uyku süresi ve kalitesini analiz ederken, derin uyku, hafif uyku ve REM uykusu gibi uyku evrelerini de takip ederek aslında yanımızdaki gece bekçileri olarak bile değerlendirilebilirler. Kandaki oksijen seviyesi (SpO2) ölçümleri, vücuttaki oksijen doygunluğunu değerlendirir ve özellikle yüksek rakımlı bölgelerde veya yoğun fiziksel aktivitelerde önemli bir gösterge olabilir. Stres seviyesi ise, kalp hızı değişkenliği gibi biyometrik veriler üzerinden değerlendirilerek kullanıcının günlük stres düzeylerini anlamasına yardımcı olur.

Ne kadar çok şeyi takip ediyorlar, öyle değil mi?

Topladıkları çevresel veriler arasında ise konum ve hava durumu bilgileri başlıca veri kümeleri olarak tanımlanabilir. GPS verileri, kullanıcıların konumunu kaydederek yaptıkları aktiviteleri haritalandırmalarına olanak tanır. Bu, özellikle dış mekan sporlarında ve sıklıkla yürüyüş yapanlar için kullanışlıdır. Hava durumu verileri ise, anlık hava durumu bilgilerini sunarak günlük planlamalarda yardımcı olur.

Bunun yanında akıllı saatler ayrıca, gelen çağrılar, mesajlar ve diğer uygulama bildirimleri gibi durumsal verileri de gösterir, böylece kullanıcılar telefonlarına bakmadan önemli bildirimleri alabilirler.

Akıllı saatlerden elde ettiğimiz verileri nasıl kullanıyoruz?

Bu verilerin kullanım metodları çeşitli şekillerde kategorize edilebilir. Sağlık ve fitness takibi bu verilerin en yaygın kullanım alanlarından biri. Kullanıcılar, sağlıkla ilgili hedeflerini belirlerken bu verilere dayanarak kişiselleştirilmiş planlar oluşturabilirler. Örneğin, bir günde atmak istediğiniz adım sayısını belirleyebilir, uyku düzenlerini iyileştirmek için stratejiler geliştirebilir ve stres yönetimi tekniklerini uygulayabilirler.

Ayrıca, bu veriler kişisel gelişim amacıyla da kullanılabilir. Kullanıcılar, alışkanlıklarını analiz ederek daha sağlıklı yaşam tarzları benimseyebilir ve motivasyon artırıcı bildirimler ve hatırlatmalar alarak hedeflerine ulaşma yolunda desteklenebilirler. Şu an için bu kısmı halen tartışılır olmakla birlikte, akıllı saatlerin medikal kullanımda, bu veriler doktorlarla paylaşılabilir, böylece hastaların sağlık durumları uzaktan izlenebilir ve acil durumlarda yardım çağrısı yapılabilir. Bu şekilde hayat kurtardığı iddia edilen akıllı saatler var.

Kritik bir konu: Akıllı saatler ve sağlıkla ilgili veri paylaşımı

Öte yandan, akıllı saatlerde topladığımız verileri ne kadar sağlıklı, ne kadar hareketli, ne kadar dinamik ve aslında gün içinde ne kadar faal bireyler olduğumuzu göstermek için çeşitli mecralarda paylaşıyoruz. Olayın bir de görünmeyen bir yanı var; sağlık verilerini başka uygulamalarla paylaşmak.

Uzaktan bakıldığında masum gibi görünen bu bilgi paylaşımı hiç ummadığınız bir yerde karşısına çok farklı bir şekilde çıkabilir. Nasıl mı, kredi kullanırken ya da sigorta yaptırırken.

Ücretsiz aldığın her hizmette ürün sensin ve halen pek çok kişi tarafından önemsenmese de, kişisel verilerin sahip olduğun en değerli şeyin. Kullanmış olduğun servislerin ödüllü arayüzlerini kullanarak kendi ellerinle doldurduğun formlar, akıllı saatinle topladığın verilerin dünyanın herhangi bir yerinde seninle doğrudan ilişkilendirilmiş bazı verilerin depolanması anlamına geliyor olabilir.

Şimdiye kadar hiç düşündün mü, bir bankanın neden sağlık ve sağlık takibiyle ilgili bir uygulaması olur?

Bir örnekle açıklamak isterim.

Senin sağlıkla ilgili verilerini toplayıp kredi ya da sigortalama hizmeti aldığında, karşına sağlık verilerinden faydalanarak risk faktörleri beirlemek ve sana özel faiz oranları veya sigorta primi tutarları sunmak için. Sağlık verilerinle işlenmiş risk profili senin bugün ve gelecekte yapmak istediğin finansal yatırımlarda ihtiyaç duyacağın kredilere ulaşmanı ve daha yüksek miktarda sigorta primi ödemene neden olabilir.

Çok ekstrem bir örnek gibi duruyor fakat ihtimal var. Neyse, şimdi yeniden konumuza dönelim.

Akıllı saatlerin topladığı verileri sürekli kontrol etmeli miyiz?

Bu verilerin sürekli olarak takip edilmesi bazı psikolojik etkileri olduğunu da söylemek yanlış olmaz sanırım.

Verileri düzenli kontrol etmek, kullanıcıları daha aktif olmaya teşvik ederken sağlık durumlarına karşı farkındalık yaratır. Bu durum, genel olarak motivasyonu arttırıp ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemeye yardımı dokunabilir.

Ancak, verilerin sürekli takibi ve dijital hedeflere ulaşma baskısı, stres ve anksiyete gibi olumsuz duygusal etki yaratabilir. Örneğin, her gün belirli bir adım sayısına ulaşma zorunluluğu hissi, kullanıcıda başarısızlık duygusuna hissetmesine neden olabilir. Uyku verilerini sürekli kontrol etmek, kullanıcıların uyku kaliteleri hakkında endişe duymalarına ve bu nedenle uykuya dalmakta zorlanmalarına sebep olabilir. Aşırı odaklanma, obsesif-kompulsif davranışlara yol açabilir ve bilgi yorgunluğu olarak da bilinen zihinsel tükenmişlik hissi yaratabilir.

Bu verileri takip etmeme kararının kullanıcıları psikolojik yönden rahatlatacağı açık. Verileri düzenli olarak kontrol etmemek, günlük yaşamda daha az stres ve baskı hissetmeye yardımcı olabilir. Şahsen uzun süredir severek kullandığım akıllı saatimi satmamdaki en önemli motivasyonum, bana koyduğu adım sayısına genellike ulaşamamak oldu. 🙂

Kendi deneyimlerimden yola çıkarak öğrendim en iyi şey, daha iyi hissetmenin yolunun bildirimleri kapatmaktan geçtiği.

Akıllı saatlerin yalnızca önemli bildirimleri iletmesi ve geriye kalan verilerin gerektiğinde kontrol edilmesi zihinsel rahatlık sağlamada iyi bir yöntem. Bu yaklaşım, kullanıcıların teknoloji ile sağlıklı bir denge kurmasını ve akıllı saatleri faydalı bir araç olarak görmesini mümkün kılar. Teknolojiyi yaşamın bir parçası haline getirmeden kullanmak, daha sağlıklı bir zihin ve beden ilişkisi kurmayı destekler.

Akıllı saatlerin topladığı veriler sağlık ve hareketlilik hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynar ancak, bu verileri nasıl ve ne sıklıkla kullanacağımıza dair dengeli bir kullanım modeli benimsemek, izinler ve veri paylaşımı konusunda farkında olmak teknolojinin faydalarını en üst düzeye çıkarırken olumsuz etkilerini en aza indirmemize yardımcı olacaktır.

Bu dengenin kullanıcıların akıllı saatleri hayatlarının bir parçası olarak benimsemelerini ve aynı zamanda zihinsel ve duygusal sağlıklarını korumalarını sağlamaya katkı sağlayacağı açık.

Benzer içerikler