İletişim kurmak için yılbaşlarında ve diğer özel günlerde atılan tebrik kartlarını, TV şovlarına mektup yollandığı ve sunucuların yollanan mektupları okuyup okumayacağını takip etmek için TV karşısında tüm programın takip edildiği ve çoğunlukla da hayal kırıklığı ile öteki hafta yayınlanacak olan bölümün beklendiği zamanları hatırlıyorum.
1980’i yılları bitip efsanevi doksanlar girdiğinde insan hayatında meydana gelen en önemli değişikliklerden biri mobil telefonların günlük hayata girişiydi. Oldukça büyük, ağır ve bugün kullandıklarımızla kıyaslandığında hantal olsalar da, ilk mobil telefonlar insanlara verdikleri bir tür özgürlük duygusuyla birden bire ve hızlı bir şekilde arzu nesnesi haline geldiler, her geçen gün daha fazla insanın hayalini süslemeye başladılar.
Bir insan bir mobil telefon sahip olduğunda istediği zaman istediği yerde ve istediği kişiyle, istediği kadar konuşabiliyordu; hem de kabloyla hiç bir yere bağlı kalmadan.
İlk mobil telefonların ortaya çıkışı ve kullanıcı deneyimini geliştiren köşe taşları
Mobil telefonların gerçek anlamda yaygınlaşması doksanlı yılların ortalarına rastlıyor.
Fiziki boyutları git gide küçülen ve işlevleri artan mobil telefonlar, bu dönemin sonlarına doğru artık yalnızca birisiyle şehrin herhangi bir yerinde ve herhangi bir anda konuşmak için değil aynı zamanda mesajlaşmak hatta oyun oynamak için kullanılabilecek İsviçre çakılarına doğru evrildi.
Pek çok kişi için ilk başta sihirli kutu olarak görülen bu telefonlar git gide daha şık, kullanışlı ve dayanıklı hale gelirken aynı zamanda marka ve modellerin çeşitlerinin artmasıyla bir tür statü sembolüne de dönüştü.
Markaların çıkardığı her yeni modelle birlikte insan hayatına yeni bir kolaylık giriyor, iletişim biçimleri şekilleniyor ve çeşitleniyor, cep telefonları artık yalnızca bir iletişim aracı değil günlük yaşamda insanlardan ayrılmayan bir parça haline geliyordu.
Önemli köşe taşlarını saymak istersem eğer, aklıma ilk bakışta telefonların birbiriyle kızılötesi ve bluetooth ile iletişim kurması, ilk ilkel internet bağlantısına sahip modellerin ortaya çıkmasını, resim ve sesten oluşan çok kısa fotoğraf ve videoları MMS adı verilen bir servisle birbirlerine transfer edebilmeleri olarak sıralayabilirim.
Bugünü etkileyen bir telekomünikasyon markası Nokia ve çağ atlatan ikonik ürünleri
Cep telefonu ve cep telefonu teknolojisiyle ayrılmaz bir bütün oluşturan telekominikasyon alanında iş yapan Nokia markası, kökleri 19. yüzyıla dayanan köklü bir şirket.
Okunuşu itibariyle ilk izlenimi bir Japon markasını andırsa da 1967 yılında üç farklı şirketin birleşmesiyle modern formunu aldı Nokia. 1979 yılında Mobira markasıyla cep telefonu biriminin temellerini attı ve 1981 yılında dünyanın ilk uluslararası hücresel şebekesi olan Nordic Mobile Telephone hizmetini başlattı.
90’lı yıllarda büyük bir sıçrama yaşayan cep telefonu pazarına hazırlıklı bir şekilde giriş yapan Nokia, 1998 yılında belki de ürün portföyünde yer alan ve şimdiye kadar en fazla satmış modellerinden birisi olan 5110 modelini piyasaya sürdü. Kullanıcı dostu tasarımı ve değiştirilebilir renkli Xpress On ön kapaklarıyla 5110, o zamanlar yapılabilecek en devrimsel şeylerden biriydi ve kendinden sonra gelen pek çok markaya ve modele ilham kaynağı oldu.
5110 modeli, tüm dünyanın telekominikasyon tarihinde unutulmaz ve zamansız bir simge, önemli bir köşe taşı. Hemen hemen iki günü çıkaran bataryası, sağlam kasası, sezgisel kullanıcı arayüzü, başka hiç bir Nokia modelinde kullanılmayan beyaz tuş takımları, efsane olmuş Snake oyununun ilk jenerasyonu ve mobil telefon endüstrisinde yeni standartlar belirleyen öncü teknolojilerinden oluşan paketi, 5110’u efsane yaptı.
Telefonun sağlam kasası, günlük kullanımda ve pek çok farklı koşulda telefonun zorluklara karşı dirençli olmasını sağlıyordu; buna çarpmalar ve düşmeler de dahil.
Elde tutuşu ergonomik bir telefondu ve kullanıcıların farklı renkteki kapaklar ve tuş takımlarıyla telefonlarını kişiselleştirebilme imkanı da devri için oldukça ileri görünüşlü ve ilham verici bir yaklaşımdı.
Xpress On ismini taşıyan bu kapaklar tüketiciye ilginç görünmüştü ve insanlar telefonları kişiselleştirme fikrini gerçekten çok sevdiler. Belki de Nokia 5110’un popülerliğindeki en önemli destekçisi bu kişiselleştirme imkanıydı.
Geniş aralıklı olarak yerleştirilmiş, numara çevirirken ve mesaj yazarken son derece rahat kullanılan beyaz renkli tuş takımı, net ve monokrom LCD ekranda beliren menüde gezinmeyi kolaylaştırıyordu ve bu hem telefonu kullanmak konusunda deneyimli olan hem de ilk kez kullanan tüketiciler için oldukça kullanışlı ve idealdi.
Beyaz tuş takımındaki oklar, telefonun tam ortasına konumlandırılmış büyük onay tuşu ve geri gitme işlevini karşılayan C tuşuyla bugün bakıldığında oldukça minimal bir tasarım çizgisine sahip olan Nokia 5110’un basit menüsünde sınırlı sayıda kişiyi kaydedebilen bir rehber, arama kayıtları, mesaj alıp göndeme menüsü ve telefonla ilgili tüm ayarların yapıldığı bir menü vardı.
Unutmadan geçmemek gereken en önemli şey ise efsanevi Snake oyunuydu ve bu oyun muhtemelen Nokia’nın popüler bir telefonu olmasını ve daha çok insan tarafından satın alınmasını ve sevilmesini destekleyen en önemli şeylerden bir diğeri oldu.
Nokia 5110 neden böyle popüler oldu?
Mobil telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte telekominikasyondaki gelişmeler daha hızlandı ve 5510 modeli bu teknolojilerin çoğunu ya halihazırda destekliyordu ya da desteklemeye hazırdı.
Bahsi geçen bu teknolojiler içindeki en önemli şey Global System for Mobile Communications (GSM) 5110 tarafından destekleniyordu ve bu sayede ses kalitesi ve sinyal güvenilirliğinde rakiplerini geride bırakmayı başardı.
GSM teknolojisini erkenden benimsemek ve ürünleri buna uygun şekilde piyasaya sürmek, Nokia’yı analogdan dijitale geçiş yapan kullanıcılar için güvenilir cihazlar üreten bir firma olarak gösterdi ve itibarını pekiştirdi.
Temel işlevlerinin yanı sıra, Nokia 5110 SMS mesajlaşmayı destekliyordu; bu özellik, dünya çapında iletişim alışkanlıklarını kökten değiştiren bir devrim olarak tarihteki yerini aldı.
250’ye kadar kişi kaydedebilme kapasitesine sahip bir rehber, kişileri etkin bir şekilde yönetmeye olanak tanıyordu ve pratikliği artırıyordu.
Bugün bile, bir tüketicinin cep telefonu seçerken dikkat ettiği en önemli kriterlerden birisi olan pil performansına dair tüketici endişeleri, 5110’un arkasına takılan büyükçe bir pille çözülmüştü.
Kullanıma bağlı olarak on günden fazla bekleme süresi sunabilen ve kesintisiz şekilde 4 saate kadar konuşma süresi vaadeden pil, cep telefonlarını sık sık şarj etmenin normal kabul edildiği bir dönemde bir gün boyunca kesintisiz iletişim kurmayı sağlaması yönünden dikkat çekiciydi ve tüketicilerin 5110’a ilgi göstermesinin bir diğer önemli nedeni oldu.
Kendine özgü benzersiz tasarımı ve yüksek performansı, gençlerden iş dünyasındaki profesyonellere kadar Nokia’nın efsanevi modelinin geniş bir kitle tarafından benimsenmesini sağladı ve modelin küresel ölçekte bir fenomen haline gelmesine neden oldu.
Dolayısıyla telefon, teknik özelliklerini bir yana bıraksak bile, popüler kültürde ve tüketici duygularında önemli bir yer tuttu. Modelin uygun tutulan fiyatı ve yüksek erişilebilirliği doksanların sonunda ve ikibinlerin başında Nokia’nın mobil telefon pazarındaki hakim bir marka olmasını destekleyen bir unsur oldu.
5110: Telekom dünyasında bir ikon
Nokia 5110’un piyasaya çıktığı ilk günden itibaren, yeni nesil mobil telefonları tasarım ve işlevsellik yönünden etkilediğini söylemek yanlış olmaz. Telefon bugün nostaljik bir mirası temsil ediyor; bu basit, güvenilir ve kullanıcıyı odağına alan bir mobil teknoloji dönemine ait bir sembol.
Bugün mobil telefonlar hayatımızın tam merkezinde duruyor. Konuşma işini, fotoğraf çekmeyi, müzik dinlemeyi hatta alışverişi artık mobil telefonlarımızla hallediyoruz. İlk büyük ve hantal mobil telefonlardan cebimize sığan akıllı telefonlara uzanan bu yolculukta aslında teknolojinin değişimini ve insan hayatındaki etkilerini görebiliriz.
Nokia’nın 5110 gibi ikonik modellerinin yükselişinin şirketi global pazarda lider haline getirdiği açık.
Telefonun içinde gelen ve yerel bir işletim sistemini Symbian ile değiştirerek akıllı telefon pazarına giriş yapmaya çalışan Nokia her ne kadar 2007 ve 2008 yıllarında N95 ve N96 gibi gelişmiş modellerle kullanıcıların beğenisine sunsa da rakipleri olan Apple ve Samsung gibi markaların yenilikçi ürünlerinin karşısında beklenen etkiyi yakalayamadı.
Zamanla pazar payını kaybetse de Nokia’nın mobil iletişimdeki öncü rolü ve yenilikçi ürünleri teknoloji tarihine damga vurdu.
