Şirketler danışmanlık almaktan neden imtina ediyor?

Bu yazıda şirketleri danışmanlık almaktan imtina ettiren şeyleri anlamaya çalışıyorum ve bunları çok basit olarak maliyet, güven, süreç yönetimiyle ilgili endişeler, ön hazırlık eksikliği ve danışmanlığa karşı psikolojik direnç olarak kategorize etmek mümkün.

Maliyet üzerinde konuşmak gereken belki de en önemli konu.

Danışmanlık genellikle beraberinde eğitim, insan kaynağı gücü ve bilançoda ayrıştırılması biraz zor olan taşeronluk gibi unsurları içerir ve bir dış kaynak kullanım modeli olarak danışmanlığın, süreç boyunca ek maliyetlerle birlikte gelmesi şaşırtıcı değil.

Bu, yıllık bütçe yapan ve bir yıl boyunca buna göre yaşamaya çalışan şirketlerin planlarını bozarak bir tür belirsizliğe yol açar; plansız harcamalar her şirketin en büyük kabusu (hatta kişinin).

Dışarıdan görünenin aksine, danışmanlığın bir süreç olduğunu ve tamamlanması için planlanan zaman çizgisinin dışına çıkmasının muhtemel olduğunu bilmek önemli. Bu nedenle, danışmanlık sürecinin içindeki zorluklar ve çoğu zaman aydınlatılmayı bekleyen belirsizlikler, kurumsal yapıların danışmanlık hizmeti almasını engelleyen başlıca unsurlar arasında üst sıralarda.

Danışmanlık sürecini etkileyen bir diğer önemli faktör, tarafların birbirine karşı duydukları güven.

Danışmanlık hizmetini veren kişinin veya kuruluşun bilgi, deneyim ve yetkinliği, danışmanlığı talep eden kurumun beklentilerini her zaman sorunsuz şekilde karşılayacak diye bir şey yok.

Bu yetersizlik yalnızca kurumun ihtiyaç duyduğu bilginin karşılanmasını sınırlamakla kalmaz aynı zamanda danışmanlık hizmetine olan güveni de önemli ölçüde sarsabilir ve sonraki aşamalarda danışmanlıkla ilgili hizmet alımından imtina edilmesine neden olur.

Güvenle ilgili sorunları aşmak ve danışmanlık sürecini doğru şekilde sürdürmek için, hem danışman hem de danışmanlık alan tarafın birbirine karşı şeffaf ve dürüst şekilde yaklaşması çok önemli.

İşin boyutu ne olursa olsun, danışmanın vermiş olduğu danışmanlık süreciyle ilgili herhangi bir öneride bulunmadan önce kapsamlı bir analiz ve plan yapması lazım.

Günümüzdeki bir çok yönetici, şirketlerine dışarıdan bir müdahalenin şirketin var olan kültürüne ve mevcut iç dinamiklerine uyumlu olup olmayacağı konusunda endişe taşıyor ve dolayısıyla danışmanlık işine de temkinli yaklaşıyor.

Eleştiri, reddedilme ve hatta değişime direnç gibi psikolojik faktörler, danışmanın sunduğu önerilerin uygulanmasında görünür ya da görünmez çatışmaların meydana gelmesine neden oluyor.

Danışmanlık, kurumun dışından birinin düzenli olarak kuruma gelip çalışanlarla toplantı yapması ve kurumun yöneticilerine ne yapmaları gerektiğini söylemesi değildir.

Danışmanlık konfor alanı için bir tehdit mi?

Kurumsal yapıların kendisi, yönetim pozisyonlarında çalışan insanlar için bir tür güç sunar, bu dünyanın neresine giderseniz gidin böyle.

Halihazırda var olan mevcut statülerini ve dolayısıyla da diğer çalışanlar üzerindeki otoritelerini korumak isteyen yöneticiler, kurumun dışardan bir danışman tutmasını kendi yetkilerini kısıtlayan ve aldıkarı kararların sorgulanmasına neden olan bir mekanizma olarak görebilirler.

Danışman, yönetici için dolayısıyla kurumun sağladığı konfor alanını tehdit eden bir unsura dönüşür, dolayısıyla yönetici danışmana karşı daha temkinli ve danışmanın sunduğu önerilere karşı daha dirençli bir hale gelebilir.

Bu direncin temel sebebi, organizasyon şemasında değişen güç dengeleri, sorumlulukların yeniden tanımlanması ve yetki paylaşımıyla / devriyle ilgilidir. Yöneticilerin danışmana karşı gösterdikleri görünmez direnç, danışmanlık sürecinin başarısını olumsuz şekilde etkileyen önemli bir faktördür.

Danışmanlık hizmetlerinin değişim getireceğini önceden kabul etmek, tüm süreci yönetmeyi kolaylaştırır.

Değişim, beraberinde belirli alışkanlıkların terk edilmesini, belirsizlik dönemini ve iş güvenliğine yönelik endişeleri de getirir.

Hangi seviyede çalışıyor olursa olsun, organizasyon şemasında meydana gelen herhangi bir değişim, bir veya bir grup çalışanın konfor alanının kaybına ve yeni beceriler geliştirme ihtiyacına yol açacak, orası kesin.

Ufukta görünen bu değişim, çalışanların danışmanla iş birliği yapma konusunda isteksiz olmasında belki de en önemli nedenler arasında ilk sıralarda.

Danışmanlık almadan önce neleri netleştirmeliyim?

Bir önceki yazıda danışmanlığın bir sihirli değnek ya da herşeye iyi gelen bir tür iksir olmadığından bahsetmiştim.

Dolayısıyla bir danışmanlık hizmetini almadan önce, kurumun neye ihtiyacının olduğunu anlamak işinizi oldukça kolaylaştıracaktır ve danışmanlık sürecini hızlandıracaktır. Hazırlık yapmadan danışmanlı almak, alınan danışmanlığın süresini uzatır, danışmanlığın etkinliğini azaltır ve kurumun danışmandan beklediği hizmetin verimli bir şekilde alınmasını engeller.

Kurum çalışanlarını ve yöneticilerini, kurumun aldığı danışmanlığa yeterli ve istekli destek sağlamaya teşvik etmek, danışmanlık süreci hakkında herkesle açık iletişim içinde olmak, meydana gelebilecek belirsizlik ve kaygı yaratan eylemlerden kaçınmak çalışanların danışmanlık sürecine ve danışmana karşı gösterdiği direnci azaltacaktır.

Danışmanlığın şirket çalışanlarıyla bir çatışma değil, çözüm geliştirmeye yönelik iş birlikçi bir süreç olduğunu bilmek, çalışanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayacaktır.

Danışmanlığa karşı isteksizliği ve direnci azaltmak için aşağıdakiler uygun çözüm önerileri:

  • Çalışanların ve yöneticilerin endişelerini açıkça dinleyin.
  • Danışmanlık ve danışmanlık süreçlerinin tüm paydaşlara getireceği değişimin faydalarını şeffaf bir şekilde açıklayın.
  • Üst düzey yönetimin bu süreci güçlü bir liderlikle desteklemesini sağlayın.
  • Danışmanlık sürecini şirketin mevcut kültürüyle uyumlu hale getirin.
  • Etik ve aktif iletişim kanalları oluşturun.
  • Yöneticileri danışmanlık sürecinin her aşamasına dahil edin.

Benzer içerikler