Dijital gürültü: Zihnimdeki sessiz ve sağır edici yankı

Her gün binlercesi gelen uygulama bildirimleri, reklamlar ve şüpheli içerikler, zihnimiz üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Dijital gürültü bugün hepimizin hayatını etkileyen, sürekli ve rahatsız edici bir sorun.

Sosyal medyada takip ettiklerimiz tarafından paylaşılan anlamsız içerikler ve alakasız bilgiler, beynimizi yoruyor ve odaklanmamızı zorlaştırıyor.

Aralarında fotoğraf ve kısa yazılar için paylaşmak için kullandığım, alışveriş yaptığım ve yalnızlığıma bir çare olur belki diye telefonuma indirip kurduğum arkadaşlık uygulamalarının dahil olduğu belli başlı uygulamaların bildirimlerini kapatmadan hemen önce, cep telefonumu (ve tabletimi) elime aldığımda, ekranda onlarca farklı yerden sayısı bazen elliyi bulan bildirimle karşılaşır ve bunlardan bazılarını açar, bazen tek tek, bazen de bunları toplu şekilde silerdim.

Sonra her yönden gelen ve sayısını unuttuğum kadar çok olan bu bildirimlerden kurtulmakla uğraşmak yerine, bu bildirimleri hiç almamaya karar verdim.

Sosyal medyaya yüklenmiş videoları izledikten ya da kısa kısa yazılmış mesajlara göz attıktan sonra ekranı kapattığımda ben az önce ne izledim ya sorusunu kendime sorduğumu fark ettim. Bence senin de kendine sorduğun olmuştur bu soruyu.

Biraz indirim sağlamak için cep telefonuma indirilmesi zorunlu tutulmuş uygulamalardan gelen reklamlar, üstü parıldayan yıldızlarla işaretlenmiş trend tweetler, sırf beş on tane absürd videoyu gönderdim diye yakın arkadaşım olan insanın yeni story’si kaçırmadan izlememi hatırlatan bilgi mesajı, aynı kişiden gelmiş on tane daha video, bir başkasının iş odaklı paylaşım platformundan gönderdiği bir başka mesaj grubu, bir dosya indirmek için vermek zorunda kaldığım mağazadan gelen yeni bir güncelleme e-postası, ikinci el ürünler sattığım uygulamadan gelen ve ürünlerime verilmiş komik teklifler, bir kaç ürün aldıktan sonra kendini favori mağazam olarak konumlandıran online pazar yerinden gelen indirim haberleri gün boyunca ekranımda ve bolca yana kaydırarak ekranımdan temizlediğimiz şeyler; ya da şeylerdi; ta ki tüm bildirimleri kapatana dek.

Çok uzun bir süredir yalnızca bir şeye ihtiyacım varsa alışveriş yapmaya odaklanıyorum, devamlı olarak takip etmezsem grup halinde hem telefonumun hem de benim hafızamın kapasitesini yiyip bitiren bu bildirim ve içeriklerden yorulduğumu kabul etmek çok işime yaradı.

Bundan tek başıma muzdarip olmadığımı biliyorum ve bu modern dünyada hem yaşarken hem çalışırken karşılaştığımız çok önemli bir sorun, tanımını da yapmışlar; dijital gürültü.

Peki devamlı olarak hayatımıza nüfuz eden bu bombardıman tam olarak ne ve hayatımızı nasıl etkiliyor?

Bugünün dijital dünyasında, hepimizi etkileyen ortak sorun: Dijital gürültü

Basit bir şekilde tanımlamak gerekirse dijital gürültü; dikkat dağıtıcı, mantıksal anlamı yok denecek kadar az, herhangi başka bir şeyle bağlamsal bir değer taşımayan ve git gide daha ezici bir hale gelen bir yığındır.

Bu gürültüyü oluşturan içerikleri çok basit bir şekilde şöyle kategorize edebiliriz;

  • Tıklamaya teşvik edici tuzak başlıklar
  • Birbirini tekrarlayan ve anlamsız meydan okuma videoları
  • Doğruluğu teyit edilmemiş haber statüsündeki içerikler
  • Devamlı olarak, ısrarla gönderilen e-postalar ve pazarlama bildirimleri
  • Güncel olaylara yönelik komplo ve sansasyonlar, yanlış bilgiler ve endişeye teşvik edici mesajlar

İster görsel ister yazılı; hatta sesli mecrada karşılaştığınız dijital gürültüyü oluşturan içeriğin ortak özelliği, izleyen kişiye entelektüel, duygusal ya da pratik olarak hiç bir şey katmaması olarak tanımlanabilir.

Neden bu kadar fazla dijital gürültü var?

Dijital gürültünün artmasının ve yaygınlaşmasının temel sebebini, aslında gelişen teknolojiyle birlikte herkesin bu gürültüyü çıkarabilecek imkana kavuşması olarak açıklamak yanlış olmaz.

Bugün herhangi biri eline aldığı orta karar bir cep telefonuyla ya da tabletle fotoğraf ve video düzenlemeleri yapabiliyor, blog yazıları üretiyor ve bunları kolayca yayabiliyor. Dolayısıyla içerik üreticisi kavramı isteyen herkesin herhangi bir çaba sarf etmeden sahiplendiği bir şey. İçerik üretimindeki bu yaygınlaşma, içeriğin kalitesinin gözardı edilerek niteliğin geri plana itilmesine neden olan başlıca unsur.

Bugünlerde sosyal medyada görünür olduğun kadar var olduğuna dair yanlış bir kanı var ve hem sosyal medyada içerik üretenler hem de bunlarla işbirliği yapan markalar dikkatini çekmek için çabalıyor. Denklem basit; ne kadar çok dikkat o kadar çok para. Dikkat çekme çabası da beraberinde daha çok sansasyon, drama, polemik, basitlik, skandal ve en nihayetinde gürültü getiriyor.

Kullandığın popüler sosyal medya platformlarının tümünün algoritması sana etkileşim yaratma ihtimali yüksek olanları gösteriyor, kaliteli olanları değil. Bugünlerde etkileşimi ne tetikliyor; öfke uyandırmak, şaşkınlık yaratmak, aşırı coşku vermek gibi güçlü duyguları hissetmek. Etkileşim kaygısı nitelikli içeriğin önüne geçtiğinde faydalı bilgi de gürültünün içinde kaybolup gidiyor.

Neden bu kadar fazla dijital gürültü üretiliyor?

Dijital gürültünün hem kaynağı hem de hedefi yine insan. Bu işin bu kadar revaçta olmasının temel sebebi, içeriği diğer insanlara beğendirmek, bu içeriklere yorum almak, içeriği, izleyen kişinin kendi çevresiyle paylaşmasını sağlamak. Yani görünür olmak ve onaylanma ihtiyacı.

Sosyal medya hesaplarının takipçi sayıları, gönderilere bırakılan kalpler, yapılan yorumlar ve bu içeriklerin paylaşılma sayıları günümüzdeki yeni para birimi. Bu da insanlarda görünür kalma ve bir topluluğa ait hissetme baskısını tetikliyor, insanlar da devamlı olarak yeni içerikler oluşturmaya ve bunları paylaşmaya çalışıyor.

Kabul etmek gereken şey belki de şu, bir şeyleri kaçırmaktan ve sosyal medyada konuşulan şeylerden geri kalmaktan korkuyoruz. Bu FOMO — yani bir şeyleri kaçırmaktan korkma ve insanlar görünür kalmak için o anda trendde olan şeyler hakkında anlık denebilecek kadar kısa süre içinde içerik üretmeye, ilgili etiketleri de kullanarak paylaşmaya gayret ediyor.

Öte yandan, dijital gürültünün bir tür dezenformasyon metodu olduğunu unutmamak gerekli. Toplumsal olaylarda bazı aktörlerin kasıtlı olarak gürültü üreterek konuyla ilgili asıl ve doğru bilginin görünmez olmasını sağladıklarını unutmamak gerekli. Bunu ticari olarak da ideolojik olarak da düşünmek mümkün. Şekli ve boyutu anlık olarak, duruma göre değişiklik gösteriyor.

Bunun bölgesel en iyi örneğini özellikle deprem gibi bir kesimi etkileyen önemli afetlerde görebilirsin. Türkiye’nin batısında yer alan İzmir şehrinde meydana gelen bir depremden sonra Twitter’da yükselen #deprem hashtag’inin altında çeşitli boyutlarda konuyla uyumsuz kişi ve ilanların dolduğunu sıklıkla görüyoruz.

Dijital gürültü üretiliyor, fakat aynı zamanda tüketiliyor, alıcısı var. Boş bulduğu her an cep telefonunun ekranını açarak sosyal medyaya giriş yapmak toplumsal bir refleks haline geldi ve insanlar bu davranışı gösterdiği sürece bu niteliksiz içerikler sosyal medyadan ekranlarımıza akmayı sürdürecek.

Dijital gürültünün sana bir faydası yok, aksine zararı var.

Etrafını çepeçevre saran dijital gürültünün yarattığı şeyi basitçe dikkat dağınıklığıyla tanımlamak yanlış olur. Devamlı olarak yüzeysel, hiç bir şey anlatmayan, mantıksal bağlamdan yoksun, derinlemesine düşünmeye ve analiz etmeye teşvik etmeyen bilgiye maruz kalmak insanın en temel yetisi olan sorgulama davranışını köreltir.

Niteliksiz bilgi insan beynini sürekli yorar, karar verme mekanizmasını çalıştırarak anksiyeteyi tetikler.

Özellikle gece uyumadan önce son yaptığın ya da sabah uyandığında ilk yaptığın şey sosyal medyada ve sosyal medya içeriklerine dalmaksa daha iyi anlayacaksın; sürekli yorgun hissediyorsun, devamlı olarak gördüğün bir videoyu düşünüyorsun ve belki de oradan duyduğun ve senin için değerli olan bazı kişi ve nesnelere karşı senin korumacı tarafını tetikleyen asılsız bir bilgiye kafanı takıp kaygılanıyor, karamsarlığna düşüyor ve bunu etrafındaki diğer insanlara da yayarak onların da kaygılanmasına neden oluyorsun.

Dijital gürültü ne yazık ki gerçek uzmanların seslerini baskılamak konusunda da görevini layıkıyla yerine getiriyor.

Televizyonu da açsan sosyal medyada belirli bir konu hakkında basit bir araştırma da yapsan, karşına konu hakkında doğru ya da yanlış demeden fikrini beyan eden bir sürü kişinin çıktığını görürsün. Bugün revaçta olan şey ne yazık ki komplo teorisyenlerinin, sahte bilim uzmanlarının ve daha kötüsü, uzmanlık alanının ne olduğu tam belli olmayan insanların revaçta olan popüler konular hakkında uzman seviyesinde ahkam kesmeyi kendilerinde hak görmeleri.

Birbiri gibi düşünen insanların sanal olarak bir arada durduğu yankı odaları, toplumsal olarak üzerinde uzlaşılabileceğimiz şeylerin ortak bir gerçeklik zemininde buluşmasını zorlaştırır. Dijital gürültünün ortak gerçeklik algısını kaybetmene neden olduğunu söylemek yanlış olmaz, yankı odası da bunu destekleyen en önemli şey. Yankı odasına girdiğinde, senin gibi düşünen insanlarla çevrilirsin ve farklı fikirlere sahip insanların ne söylediği gözden kaybolur. Bu da bir tür dijital gürültü olarak kabul edilebilir.

Dijital gürültünün sosyal medya iletişimine olan olumsuz etkileri

Sosyal medyanın doğasının iletişim ve etkileşim kurmaya odaklı olduğu açık, fakat dijital gürültü bunu adeta zehirliyor. İnsanları bir araya getirme potansiyeli yönünden oldukça iyi bir fırsat sunan sosyal medya ne yazık ki bugün yüzeyselleşme, kutuplaşma, haklı çıkma çabası, empati yoksunluğu, görmezden gelme, özgünlüğün yok olup işin performansa dönmesi gibi etmenlerle deforme ve dejenere olmuş biçimde.

Diyalogların yerini sloganlar ve emojiler aldı, insanlar iletişim kurarak kendi aralarında köprü yaratmak yerine kendini haklı çıkarmaya çalışıp karşısındakini karikatür haline getiriyor, ekranların ve klavyelerin ardına sığınarak karşısındakini etkilemeye çalışıyor, aşağılıyor, görmezden geliyor ya da zorbalık yapıyor.

Dijital gürültüden kurtulmak mümkün mü?

Sosyal medya hesaplarınızı bütünüyle kapatmak ve dijital dünyadan uzaklaşmak, dijital gürültüden kurtulmak için görünen tek çözüm değil. Bunun çözümü dijital okuyazarlığını iyileştirmekten ve bilinçi bir dijital vatandaş olmaktan geçiyor.

Sosyal medya akışınızda kimlerin olduğunu gözden geçirmek yapılacaklar listendeki ilk madde. Sana değer katmadığını düşündüğün, yorgunluk hissi veren, agresif ve yalnızca linkler veren hesapları sessize al ya da takipten çıkar.

Karşına çıkan bir bilgiyi yeniden paylaşmak ve kendi çevrende yaygınlaştırmak mı istiyorsun? Öncesinde bir kez daha düşün; bu bilgi doğru mu, bana ve etrafımdaki kişilere faydalı mı, bunu gerçekten paylaşmam gerekli mi?

Yazının başında da bahsettiğim, devamlı olarak yenisi gelen ve hiç bir şekilde ucu bucağı gelmeyen bildirimleri, sesli ve görsel ikazları kapatmak dijital gürültüden kaçarken işine yarayacak diğer bir faydalı ipucu.

Bilgi çağının içindesin; biliyorum ve dijital gürültü bir şekilde dijital yaşamına dahil oldu. Fakat bunu kontrol etmek de elinde. Anlamlı olan içeriği anlamsız olandan ayırmak elinde ve bunu başarmak hem kendi sağlığını korumakta hem de içinde yaşadığın toplumu daha iyi bir yere getirmeye katkı sağlayacak.

Dijital gürültü, bilgi çağının kaçınılmaz bir yan ürünü gibi görünebilir, ancak kontrolü ele almak bizim elimizde. Göreceli bir tanımı olduğunu biliyorum ama yine de anlamlı ve nitelikli olanı gürültü yaratandan ayıklayarak hem kendi duygu durumunu kontrol altında tutabilir hem de içinde yaşadığın toplumun daha sağlıklı bir hale gelmesini sağlamaya katkıda bulunabilirsin.

Dikkatin sahip olduğun en değerli kaynaklarından biri ve bunu ne zaman nereye yönlendirdiğin, işinde başarılı, ilişkilerinde istikrarlı olmak, kaliteli bir yaşam sürdürmek ve hayatının gidişatını dengede tutmak için oldukça önemli.

Gerekiyorsa kısıtla, engelle, takibi bırak, hatta mecradan çıkış yap; gürültüden kurtul, sana iyi gelecek.

Benzer içerikler